24 Ocak 2014 Cuma

Taciz’ e dikkat….




 
GÜN GEÇMİYOR Kİ GAZETEDE YENİ BİR TACİZ ,TECAVÜZ HABERİ YAZILMASIN DAHA KAÇI VAR KİMBİLİR HABERLERE YANSIMADAN SESSİZ KAPILAR ARDINDA HAYATLARI KARARTIP KURUTAN .. BU KAÇINCI ÇOCUK TECAVÜZÜ...

 
 
Taciz’ e dikkat….

 

         Küçüktük, ufacıktık, büyüdük şimdi büyük işler yapmalıyız!

         Mesela yürürken çiçek ezmemeliyiz, işten eve dönerken bir çocuk sevindirmeli, birinin saçını okşamalı, birilerine iyi ki varsın demeli, dedirtmeliyiz. Bunlar büyük işlerdir. Yoksa günlük rutinde yaptığımız işleri herkes yapar, rutinler değildir oysa bizi insan yapan! Büyük işler, büyük yürek ister, birine kızgınken de sevebilmek ister, bilinçaltımızda ya da ruhumuzda aç kalan bizi felce uğratan, budanan taraflarımızı canlı tutmak, insan olduğumuzu hatırlamak için biraz etrafa dönüp bakmak ister. Çocukluğuna dönebilme, hissedebilme, çocuk savunmasızlığına duyarlı olmayı gerektirir.
     
      Nedir  son günlerde farkında olmadığımız görmeyi reddettiğimiz? Oysa göz yumduklarımız; sesimizi değil, sözümüzü yükseltmeyi gerektirirken, üç maymunu oynayışımız neden ?

        Yarınlarımızdır çocuklarımız;  onları 6 yaşına kadar gözümüzden esirgeyip, sonra dış dünya ile baş etmesini izlemeye başladığımız zamanlarda, dış dünyanın acımasız taraflarına karşı dik durmayı, kendini ifadeyi, kendini savunmayı, bireyselliklerini korumayı, özel olmayı özel hayatı öğretebiliyor muyuz? Bir anne olarak çocuğumuzu sokağa, okula bıraktığınızda başına gelebileceklere karşı durmayı öğretebiliyor muyuz? Aile denen kavramın giderek yozlaşmaya başladığı günümüzde, ailenin dışarıdaki evrensel kümenin örneklemini oluşturduğunun farkında mıyız, her şeyden önce!!? Cinsel kimliği, özelimizi bedenimizi korumayı biliyor muyuz? Yasaklarla, kanunlarla korunamaz bir durumdur bu. Bu durum kişinin kendi özel alanını korumasını gerektirir.
 
         Son günlerde gazete, dergi, medyada giderek daha içimizi acıtan hikayeleri duyup, okuyup, asla bizim başımıza gelmez sandığımız, taciz ve tecavüz olaylarıyla ilgili küçük bilgilendirmelerle çocuk yaşta öğrenebileceğimiz hak ve özgürlüklerimizden geçer hayatı öğrenmek.

         Kendini tanıyan dünyayı tanır çünkü.

         Çocuklar, ki engelli grup çok daha fazla tehdit altındadır. Çünkü genellikle  kendini ifade güçlüğü taşımaktadırlar. Çocuk yaşta 0-6  yaş  arasında  tüm karakter yapısının oluştuğu düşünülecek olursa, birkaç saatlik eğitimle bunun önüne geçilebilecek davranışsal yöntemlerle çocuğa kazandırılabilecekken; hâlihazırda taciz, tecavüz vakalarıyla sağlık personeli bile nasıl başa çıkacağını bilememektedir.

          Anayasanın 41 . maddesi ek fıkra 12/9/2010 tarihli  5982 yasa ile gelen  değişiklik madde 4 ile devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır der.Elbette ki  bu durum dış ortamda psikolojik dengesi bozuk insanları bir  yerlere toplayarak çözümlenemez. Ancak çocuk yaşta bile bilinçaltının art niyetli dokunma ve şefkat dokunmasını ayırt edebildiği bilimsel olarak ispatlandığı üzere, bu bilimsel çalışmalar neden pratik uygulamalara dökülerek sağlık personeline, devletin rehberlik merkezlerinde çocuklara, toplum sağlığı merkezlerinde annelere, yönelik seminerlerle çocuklarınızı tacizden korumayla ilgili nasıl eğitirsiniz seminerleri hala düzenlenmiyor!? Bu bilim adamlarının ,akademisyenlerin çalışmaları neden pratik uygulamalarla yaygınlaştırılmaz? Bu devlet organları, toplum sağlığını bu kadar basit yöntemlerle neden korumaz!? Neden bir sürü çocuk, (ki erkek çocuk, çok daha fazla korumasızdır dış ortamlarda daha fazla kaldığından) buna susmak ve geleceğin öfkesini şimdiden küçük yüreğine gömmek zorunda kalır?

Neden hukuk organları, ilerleyen yaşlarda daha fazla taciz davasına bakmak zorunda bırakılır?
Neden bir sürü birey, cinselliğe, dokunmaya, aşka, güvene o yaşlardan küstürülür?
Birkaç saatimizi ayırarak huzurlu bir gelecek yaratmak varken neden bu kadar kaygı içinde yaşamak zorunda bırakılırız?
Cevabı bilen var mıdır?

                                                                                                                              Esra  DEREOBALI

                                                                                                                            

22 Ocak 2014 Çarşamba

ÖNCE KENDİ ÇİZGİNİ UZAT

Öğretmen sınıftaki zeki fakat kıskanç öğrenciye :“Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?” diye sordu.
Öğrenci, bir süre düşündükten sonra,“Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum” dedi.
“En iyi ben olmalıyım. "Öğretmen, masasından kalktı, eline bir parça tebeşir aldı ve yere 15 cm. uzunluğunda bir çizgi çekti, kıskanç öğrenciye bakarak,“Bu çizgiyi nasıl kısaltırsın?” dedi.
Öğrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip içinde çizgiyi birçok parçaya bölmek de olan birkaç yanıt verdi.
Öğretmen, yanıtları kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzun bir çizgi çekti.“Şimdi birinci çizgi nasıl görünüyor?” diye sordu.
Öğrenci utana sıkıla,“Daha kısa” diyerek başını öne eğdi.
Öğretmen bu yanıt üzerine öğrencisine unutmaması gereken şu öğüdünü verdi:
- Bilgini ve yeteneklerini artırarak kendi çizgini uzatman, rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir .(Alıntı)